Kafkasya, Suriye, Irak, Afganistan, Filistin, Filipinler, Keşmir ve Somali gibi pek çok ülkede milyonlarca insan yaşanan çatışmaların mağduru oldu. İnsanlar kendi topraklarını terk etmek zorunda kalırken, yüz binlerce insan ise yaralı olduğu için ya da bakımsızlık; temiz su, gıda eksikliği ve bulaşıcı hastalıklar sebebiyle hastalanarak tedaviye muhtaç duruma geldi.
İMKANDER, yaşanan bu savaşlar ve işgaller sebebiyle topraklarından ayrılmak zorunda kalan muhacirlere yardım amacıyla 2009 yılında kuruldu. Bugün hem ülkemize sığınmış olan muhacirlere hem de kendi ülkesi içerisinde göç etmek durumunda kalan muhtaçlara yardım götürüyor.
Sadece Ramazan ayında değil, yılın 12 ayında ihtiyaç sahiplerine yardım ulaştıran İMKANDER çalışmalarına aralıksız devam ediyor.
Sizde bu hayır kervanına katılmak isterseniz;
İftar sofralarına katkıda bulunmak için 10 TL
Afrika'da Kur'an-ı Kerim dağıtımı için 15 TL
Ramazan ayı münasebetiyle yapacakları yardımlar hakkında İlke Haber Ajansı'na değerlendirmelerde bulunan İMKANDER Başkanı Murat Özer “Biz daha önce olduğu gibi bu Ramazan’da da kardeşlerimiz için gönül sofraları kuracağız. İslam coğrafyasında ulaşabildiğimiz her yerde mazlum kardeşlerimizle birlikte yer sofralarında oturacağız. Bütün Müslümanları da mazlum kardeşleriyle beraber bu gönül sofrasına katılmaya davet ediyoruz. O sebeple iftarlarımız kardeşlerimizin en mağdur ve mazlum duruma düşmüş olduğu coğrafyalarda olacak. Bizler bunları yaparken elbette ki onların ihtiyacı olan erzakları ulaştırmaya gayret edeceğiz. Onun için dünyanın her yerinde 50 lira gibi tek bir fiyat belirledik.” dedi.
Kredi Kartı ile bağış yapmak için TIKLAYINIZ
Banka Hesaplarına ulaşmak için TIKLAYINIZ
"Gıda alışkanlıklarını göz önünde bulundurarak erzak dağıtıyoruz"
Hazırlanan gıda kolilerine standart yiyecekler koymak yerine, o coğrafyada insanlar hangi yiyecekleri tüketiyorsa, temel alışkanlıkları neyse onu vermeye gayret ettiklerini söyleyen Özer “Mesela Afrika’da insanlar büyük oranda mısır unu lapası, barbunya ve sıvı yağ tüketiyorlar. Onun dışındaki gıdaları bilmiyorlar. Bu sebeple biz erzak paketlerimize temel olarak bunları koyacağız. Bunun dışında da her gün iftarda sıcak yemek vereceğiz. Mesela Afrika’ya etli pilav vereceğiz. Bu onlar için çok kıymetli bir şey. Pirinç pilavı ve eti bir arada bulabilmek onlar için çok zor. Örneğin Sahraaltı Afrika dediğimiz bölgede insanların tamamı her gün sadece bir kâse sulandırılmış mısır unu lapası yiyor. Zenginle fakir arasındaki fark, içine koydukları süt ve suya göre değişiyor. Bu coğrafyada su bile bulabilmek gerçekten kıymetli bir şey. Zenginliğin ölçüsünün süt ve suyla ayırt edildiği bir coğrafyada İnsanlara et götürmek, pirinç götürmek, bakliyat götürmek gerçekten de onlar için senede belki de bir defa karşılaşabilecekleri bir şey. Biz o sebeple Ramazan’da başta Afrika olmak üzere İslam dünyasının pek çok yerinde ihtiyaç sahipleri kardeşlerimize elimizi uzatacağız, Türkiye’deki Müslümanların selamını götüreceğiz.” ifadelerini kullandı.
Olağanüstü pek çok durumla karşılaştıklarını ifade eden Özer “Her yerde Türkiye’yi bekliyorlar. Çünkü biz Osmanlı bakiyesi olan bir coğrafyanın sahibiyiz. Bu sebeple daha önce pirinç verdiğimiz insanların kurban bayramında gidip et verdiğimizde, pirinci hala beklettiklerini görmekteyiz. Diyorlar ki 'Biz sizi bekledik, Türkiye’yi bekledik, gelecekler ve bize et verecekler. Biz de etli pilav yiyeceğiz.' Bu inanılmaz bir şey. Bu durum pek çok coğrafya için geçerli.” diye konuştu.
Buna benzer hadiselere Arakanda da karşılaştıklarını belirten Özer Bangladeş’teki bir mülteci kampında yaşadığı hikâyeyi şu şekilde anlattı: “Bangladeş’te mülteci kampına yakın bir otelde yabancı bir yardım görevlisiyle karşılaştık. Bize nereli olduğumuzu sordu. Biz de Türkiye’den geldiğimizi söyledik. O da 'Ben Fransa’dan geldim fakat burada dışarı çıkma imkânım yok. Acaba yemek yiyebileceğim bir yer bulabilmek için benimle dışarı gelir misiniz?' diye sordu. Bu şahıs 600 kişilik sağlık ekibi ile gelen biri! Biz onu götürüp bir yerde yemek yedirdik ve geri getirip aynı yere bıraktık. Sonra neden dışarı çıkamadığını sorduk. O, 'Vallahi bizi kaçırıp öldüreceklerinden korkuyoruz. Burası mahrumiyet bölgesi ve biz batılıyız.' Sonra o bize korkup korkmadığımızı sordu. Biz de 'Hayır! Bizim korkacak bir durumumuz yok. Üstelik biz Türkiye’den geldik. Biz bu coğrafyaya hiç zulmetmedik ki buradaki insanlar bize karşı bir tehdit olsun.' dedik.”
"Siyonist rejim hariç hiç kimse bize zorluk çıkarmıyor"
"Dünyanın neresine gidersek gidelim gönül rahatlığıyla dolaşıyoruz. Bize hiç kimse zorluk çıkarmıyor. Bize ancak siyonist rejim gibi diktatör, zalim rejimler zorluk çıkarabilir." diyen Özer “İslam coğrafyasının neresine gidersek gidelim, kardeşlerimiz bizleri bağırlarına basıyorlar ve oralara hangi amaçla gittiğimizi biliyorlar. Birçok yere kendimiz bizzat gittik. İnşallah Ramazan ayı içerisinde de çeşitli bölgelere ulaşacağız.” dedi.
İslam dünyasında çeşitli yardım kuruluşlarıyla partnerlik yaptıklarını da sözlerine ekleyen Özer “Onlarla da beraber çalışıyoruz. Aynı şekilde onların da bazı işlerini biz yapıyoruz. Özellikle Kafkasya da yardım çalışmalarını biz yürütüyoruz. Bu anlamda Müslüman sivil toplum kuruluşları arasında ciddi bir dayanışma örneği sergilemiş oluyoruz. Bu yönüyle de büyük bir başarı. Ümmet olarak ciddi bir dayanışma örneği sergilemiş olduk. Ümmet olma yolunda da yardım kuruluşları ciddi anlamda bir görev ortaya koyuyorlar.” şeklinde konuştu.
"Afrika’da çocuklar çikolatanın değil Kur’an-ı Kerim’in peşinden koşuyorlar"
Özer sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle Ramazan ayında şunu gördük; Afrika’ya gittiğimizde çocuklarımız medreselerde 15 kişi bir Kur’an-ı Kerim ile hafızlık eğitimi alıyorlar. Kur’an-ı Kerim’lerinin cüzleri yıpranmıştı. Dedik ki bir kampanya başlatalım. Bunun üzerine Afrika’da bir Kur’an-ı Kerim kampanyası başlattık. Son gittiğimde bir medresede Kur’an-ı Kerim dağıttık. Yaklaşık bin çocuk vardı. Tabi çocukların hepsine yetmedi. Çocuklar Kur’an-ı Kerim alabilmek için arabamızın arkasından koştular. Çikolata, şeker dağıtmıyoruz. Bu anlamda da vahye susamış, Kuran’a susamış bir coğrafyamız olduğunu görüyoruz. Yeniden Kuran’la buluşmayı bekleyen büyük bir mazlum coğrafyamız var. Şimdi onları himaye edecek, onların elinden tutacak kardeşlerine ihtiyaçları var.”
Türkiye’nin diğer İslam coğrafyalarıyla kıyas edildiğinde zengin bir ülke olmadığını söyleyen Özer “Özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ile Kuveyt’le Katar’la Bahreyn’le kıyas edildiğinde çok zengin değil. Gönlü çok zengin. Herkes bizden bir beklenti içerisinde. O açıdan biz, sorumluluklarımızın farkında olalım. İslam dünyasındaki kardeşlerimizin bizden beklentisi çok. Elimizi taşın altına daha fazla koyarak insanların yanında olduğumuzu gösterelim.” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Nizamettin Aşkın - İLKHA