İnsanlık tarihinin değişmeyen konularının başında yer alan göç olgusu, son 20 yılda yaşanan çeşitli olumsuz gelişmeler nedeniyle küresel bir fenomen olmanın ötesinde uluslararası kurumlar ve ulusal devletlerin çözmekte yetersiz kaldığı, yeryüzünün her bir köşesinde hissedilen büyük bir soruna dönüştü.
Savaşlar, donmuş çatışmalar, gelir eşitsizliği, kötü yönetim gibi göçün bilindik nedenlerine küresel ısınma ve çevre felaketlerinin de eklenmesiyle yaşadığı coğrafyayı terk etmek zorunda kalan insan sayısı daha önce benzerine rastlanmamış bir seviyeye ulaştı.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin geçen yıl paylaştığı verilere göre, 2020'de çeşitli nedenlerden ötürü yaklaşık 281 milyon insan, yani dünya nüfusunun yüzde 3,6'sı, doğduğu ülke ya da bölgenin dışına göç etmek zorunda kaldı.
Türkiye'nin de içinde bulunduğu Avrupa kıtasına 86,7, Asya kıtasına 85,6, Kuzey Amerika'ya 58,7, Afrika kıtasına 25,4, Latin Amerika ve Karayipler bölgesine 14,8, Avusturalya'nın da içinde yer aldığı Okyanus bölgesine ise 9,4 milyon kişi göç etti.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (BMMYK), 14 Haziran'da paylaştığı raporda, dünya genelinde 2022'de zulüm, çatışma, şiddet, insan hakları ihlalleri veya kamu düzenini ciddi şekilde bozan olaylar neticesinde 108,4 milyon insanın zorla yerinden edildiği bildirildi.
Raporda, küresel çapta zorla yerinden edilenlerin, 35,3 milyonunun mülteci, 62,5 milyonunun ülke içinde yerinden edilmiş kişiler, 5,4 milyonunun sığınmacı ve 5,2 milyonunun ise uluslararası koruma ihtiyacı duyan kişilerden oluştuğu ifade edildi.