Her gün okuyor ve izliyoruz.
Duyuyoruz, okuyoruz, bazen de duyduğumuza, gördüğümüze inanamıyoruz.
İnsan vahşetinin bu boyutlara ulaşması mümkün mü?
İsrail savunma bakanı savaşın başında Gazzelilerin insan olmadığını söylemişti.
Arman Galia'nın Gazze gezisine ilişkin "Ben Gazze'ye giden Amerikalı bir doktorum ve şunu gördüm; bu bir savaş değil, soykırım" başlığıyla yazdığı tanıklığını Los Angeles Times'tan Semir Ataullah' ın yazısıyla paylaşıyoruz:
Ocak ayının sonlarında, plastik ve rekonstrüktif cerrah olarak çalıştığım Virginia'daki evimden ayrıldım ve insani yardım grubuyla birlikte Gazze'ye geçmek için Mısır'a gidecek olan doktor ve hemşirelerden oluşan MedGlobal gönüllü grubuna katıldım.
Başka savaş bölgelerinde de çalıştım. Ancak önümüzdeki 10 gün boyunca Gazze'de tanık olduğum şey savaş değil soykırımdı.
İsrail'in Gazze'ye yönelik bombardımanlarında en az 28 bin Filistinli öldürüldü. Kahire'den ayrıldık ve doğudaki Refah sınırına ulaşmak için 12 saatlik bir yolculuk yaptık.
Gazze'ye girmelerine izin verilmediği için kilometrelerce uzayan bir sıra şeklinde park etmiş insani yardım tırlarının yanından geçtik. Benim ekibim ve BM ile DSÖ üyesi diğer temsilcilerin dışında orada çok az kişi vardı.
Birçok kişinin kuzeyden kaçarak sığındığı Güney Gazze'ye giriş 29 Ocak'ta başladı ve sanki bir distopik romanın ilk sayfalarındaymışız gibiydi.
Kulaklarımız uyuşmuştu ve bana söylenene göre sebebi, sürekli etrafta uçan gözcü İHA'ların kesilmeyen vızıltısıydı.
Yakınımızda uygun hijyen koşulları olmadan yaşayan 1 milyon yerinden edilmiş insanın kokusu burunlarımıza doldu.
Gözlerimiz çadır denizinde kayboldu. Refah'ta bir misafirhanede kaldık. İlk gecemiz soğuktu ve çoğumuz uyuyamadık.
Balkonda durup bomba seslerini dinledik ve Han Yunus'tan yükselen dumanları gördük.
Ertesi gün Avrupa Gazze Hastanesi'ne yaklaştığımızda sokakların iki tarafında sıra sıra çadırlar vardı ve yolları tıkamışlardı.
Görüşmek üzere…