Özgür-Der ve İMKANDER'in çağrısıyla, Suriye’de şehit düşen Özbek kardeşimiz Bahtiyar Mirzabey için Fatih Camii’nde Cuma namazı sonrasında bir etkinlik düzenledi. Mirzabey ve tüm Suriye şehitleri için gıyabi cenaze namazı kılınan etkinlikte Esed/Baas güçleri ve yardımcıları lanetlendi; direnişçiler için dua edildi.
İMKANDER Başkanı Murat Özer’in bir konuşma yaptığı eylem Özgür-Der yöneticisi Kenan Alpay’ın yaptığı dua ile sona erdi.
Murat Özer, yaptığı konuşmada Suriye’de mücahidlerin sadece Baas güçleriyle değil aynı zamanda Rusya, İran, Çin ile Lübnan’dan gelen HizbulEsed milisleriyle de savaşmak zorunda kaldıklarını ifade etti ve ABD öncülüğünde Batılı güçlerin bugüne kadar muhaliflere uyguladığı silah ambargosuna dikkat çekti.
Özbekistan, Çeçenistan, Türkiye, Mısır, Dağıstan, Libya, Afganistan ve İslam coğrafyasının her yanından ve Batılı ülkelerden Müslümanların Suriye’deki cihada destek verdiğini belirten Özer, burada ümmetin savaştığını ifade etti.
Bahtiyar Mirzabey’i de çok iyi tanıdığını belirten Özer, Bahtiyar’ın Özbek diktatör Kerimov’a karşı mücadelesinden bahsetti. Bu mücadele sonucunda Özbekistan’dan hicret etmek zorunda kalan Bahtiyar’ın, maddi imkânlarına rağmen lüks bir hayatı değil, yine cihadı seçtiğini aktardı.
Cihadla Geçen Ömrünü Şehadetle Taçlandırdı
Özer’in aktarımlarına göre Bahtiyar Mirzabey, Afganistan’da ABD öncülüğündeki NATO işgal güçlerine karşı cihada katıldı. Bu savaşta esir düştü. Esaretten kurtulduktan sonra Türkiye’ye geldi. Büyük zorluklar içinde yaşadığı Türkiye’de Özbek diktasının baskılarından dolayı ailesinden uzakta kaldı. İslami örnek şahsiyeti ve takvasıyla dikkat çeken Bahtiyar, Türkiye’de mülteci haklarıyla ilgili çalışmalar yaptı. Son olarak Suriye’de yaşanan vahşete kayıtsız kalamadı ve Suriye cihadına katıldı. Bahtiyar, Suriye’de şehit düştüğünde 36 yaşındaydı ve yeni doğan çocuğunu hiç göremeden Rabbine hicret etti.
Özer, Bahtiyar Mirzabey’le ilgili sözlerini şöyle sonlandırdı: “Onun hayatı hepimiz için imrenilecek bir hayattı. Hicret, esaret, cihadla geçen ömrünü şehadetle taçlandırdı.”
Selim Atasoy’un kıldırdığı gıyabi cenaze namazının ardından Kenan Alpay’ın yaptığı dua ile eylem sona erdi: “Allah’ım Suriye’de mazlum-mustazaf duruma düşürülen kardeşlerimize yardım et. Senin dinin için çarpışan müminleri muzaffer eyle. Esed’i ve yardımcılarını kahret. Beş ağaç için ayaklanıp yüz bin insanın katline sessiz kalanlara basiret nasip et. Zalimlerin ateşine odun taşımakta ısrar edenleri kahret.”
Tevhid ve Özgür Suriye bayraklarının yanı sıra Suriye’de şehit düşen ümmetin çocuklarının fotoğraflarının taşındığı eylemde “Suriye'de Şehit Düşen Özbek Komutan Bahtiyar Mirzabey Ümmetin İftiharıdır!”, “Yaşasın Suriye Direnişimiz!”, “Katil Rusya Suriye'den Defol!”, “Esed'in Hamisi Kafkasyalı Müslümanların Katili Rusya, İslam Dünyasından Elini Çek!”, “Esed'i ve İşbirlikçilerini Lanetliyoruz!" yazılı pankartlar açıldı.
Etkinlik Özgür Özbekistan ve Muhacirler Platformu’nun Özgür-Der ve Haksöz dergisinde şehit Bahtiyar Mirzabey için taziyeleri kabul etmesiyle devam etti.
BAHTİYAR MİRZABEY KİMDİR?
Özbekistan'da İslami faaliyetlerde bulunduğu için baskıya uğrayan ve hicret etmek zorunda kalan Mirzabey, Afganistan'ın ABD tarafından işgal edilmesi üzerine bu ülkeye Müslümanların safında savaşmak üzere gitmiş, daha sonra esir düşerek ABD'nin Bagram'daki Hapishanesine konulmuştu.
Mucizevi bir şekilde hapishaneden kaçmayı başaran Bahtiyar Mirzabey, Türkiye'ye gelmiş ve iltica etmişti.
Ailesini Türkiye'ye getirmek için yaptığı tüm girişimler sonuçsuz kalmış ve hicretinden kısa bir süre sonra dünyaya gelen çocuğunu hiç görememişti. Özbekistan Hükümeti, ailesinin yurtdışına çıkmasını engellemek için pasaportuna el koymuş ve ülke dışına çıkmasını engellemişti. Ailesini Türkiye'ye getirebilmek için hanımından boşanmış, fakat bu boşanmanın anlaşmalı olduğunu anlayan Özbek Hükümeti, ailesinin yurtdışına çıkış yasağını sürdürme kararı almıştı.
Türkiye'de bulunduğu sırada Özbekistan'daki Müslümanlara yönelik insan hakkı ihlallerini gündemleştirmek için mücadele eden Mirzabey, Özbek Mültecilerin sorunları ile ilgi bir dizi etkinlik düzenlenmesine ön ayak olmuştu.
Suriye'de intifadanın başlaması üzerine Suriyeli Müslümanların da yaralarını sarmak, onların uğradığı zulme karşı mücadele etmek üzere bu ülkeye gitmiş ve cihada katılmıştı.
Kısa süre içerisinde başta Özbekler olmak üzere OrtaAsyalı Müslüman Türkleri ortak bir davada buluşturmayı başararak Suriye halkına hizmet eden Bahtiyar Mirzabey, alçakgönüllü, mütevazi ve yüksek ahlakıyla Suriye Halkının sempatisini kazanmıştı.
Mirzabey, Suriye'de şehit düştü.
Bahtiyar Mirzabey'e Allah'tan rahmet dilerken, Özbekistan'dan Afganistan'a, Türkiye'den Suriye'ye uzanan çileli yolculuğu esnasında asla mücadele azminden birşey kaybetmeyen, her gittiği yerde İslami Mücadelenin aktif bir üyesi ve bir dava adamı olan bu güzel Müslümanın bizler için güzide bir örnek olduğunu vurgulamak isteriz. Hayatı boyunca hem esareti hem hicreti hem de cihadı yaşayan Bahtiyar Mirzabey'i bu kutlu yolculuğunda selamlıyoruz!
O şahidliğini bu dünyada en güzel bir şekilde yerine getirerek, çok arzuladığı şehadete kavuşurken bizlere de güzel bir miras bıraktı.
Bizler de onun tevhid dini olan İslam'a hizmet ettiğini şahidiz. Rabbimiz de şahit olsun.
***
Bahtiyar Mirzabey'in kısa hikayesini Haksöz Dergisinin Eylül 2010 tarihli 234. sayısında Genel Başkanımız Murat Özer, Özbek mültecilerin dramını anlattığı yazısına şu ifadelerle başlayarak anlatmıştı.
Yüzlerce yıllık bir ömür yaşamış gibiydi, yorgundu. Ellerini göğsüne götürürken bakışlarına hakim olan mütevekkil tavrı O'nu, adeta Buhara’dan, Semerkand’dan asırlar önce yola çıkmış alim-seyyahlara dönüştürüyordu. Konuşmamız ilerleyip, aynı inanç ve düşüncenin mensupları olduğumuzu anladıkça, üzerindeki tedirgin hal de kalkmıştı. O hikayesini anlattıkça, Kutup’tan Şeriati’ye, İslami düşüncedeki tecdid ve ıslah çabalarından Afganistan cihadına bir kapı açılıyor, İslam dünyasındaki pek çok bölgenin “birikimlerimizden” bihaber olduklarına dair kanaatler duvara çarpıp, un ufak oluyor. Şayet tanımış olsaydınız, sizde Mirzabey’nın tevazusuna, bilgeliğine, edebine imrenir, gözlerindeki iman pırıltısına hayran olurdunuz.
Özbekistan’da yönetimin uyguladığı baskıları, ülkeden kaçış hikayesini, Afganistan’da ABD’ye karşı savaşan Özbek İslamcılara katılmak için yola çıkışını, İran’da geçirdiği zorunlu medrese hayatını, Pakistan sınırında yakalanışını ve mucizevi kaçışını bir çırpıda anlattı. “Allah’ım bana bir kapı aç diye dua ediyordum gece-gündüz” diyor Mirzabey. Allah’ın yardımı gecikmiyor: Hücreye yemek getiren görevli kapıyı açık unutuyor, görevlinin peşine takılıp, aşçı yamağı gibi hapishane kapısına kadar gidiyor, dışarı çıkınca da saatlerce koşuyor. Tutmasalardı İstanbul’a kadar koşacaktım diyor gülerek.. Mirza, iki çocuk babası güzel bir Müslüman. Zengin bir tüccar, marketleri, mağazaları varmış. Devlet her şeyine el koymuş, mülkleri, araçları satılmış. Özbek Hükümeti, Türkiye’de olduğunu öğrendikten sonra, eşinin de pasaportuna el koymuş. Böylece hanımının ve çocuklarının kaçmasına mani olmuşlar. Eşi, “istersen evlen kavuşma imkanımız yok, ben çocuklara bakarım, sen kendine yeni bir hayat kurabilirsin” demiş. Onların buraya gelmeleri yasal olarak mümkün değil, Mirzabey ise dönerse idam edilecek.